Arkadaşlıklar Üzerine
İnsanlar kendi gibi arkadaşlara sahip olurlar
Arkadaşlıklar üzerine söylenmiş en doğru cümle; "İnsanlar kendilerine benzeyen arkadaşlara sahiptirler." 12 yıl önce başlayan bir ev arkadaşlığının öyküsü bu.
Zibilyon yıl önce
İzmir'e gittim, o zamanlar 23 yaşındayım. Yeni hayat, yeni iş bir yere yerleşmem gerek falan. Bilirsiniz o karın ağrısı süreçlerini.
Hala duruyor mu bilmiyorum O zamanlar Facebook’ta Ege Üniversitesi Ev Arkadaşı topluluk sayfaları vardı. Evlerine yeni bir ev arkadaşı almayı düşünenler o grupta ilan verirlerdi.
“3+1 evimiz var. 3. Ev arkadaşı arıyoruz. Oda boştur. Yatak ve eşyalarıyla gelebilir. Kişi başı faturalarla birlikte 300 TL.”
O zamanlar fiyatlar böyleydi efendim.
3. Ev arkadaşı arayan bir ilanı aradım, çağırdılar. Bornova Ata Durağı’nda duvarları yemyeşil, Bram Stoker romanından canlanıp tavana asılmış kristal avizeleri olan tuhaf bir evdi. Duvar borderları ters, odalar karanlıktı. Onları oracıkta sevmiştim. Tatlı kızlardı. Hele Gülsen benim için ileride çok renkli anıların ana karakteri olacaktı.
Eve Giriş
Aydın'dan eşyalarım geldi, ailem topyekûn kurtulmak istediği için çeyizlerimi de gönderdi buzdolabı, bulaşık makinesi. Oda doldu. Gelen eşyalar odayı o kadar doldurdu ki. Ben salonda yatıyordum. Ve evde kaldığım süre boyunca salonda yatmak durumunda kalmıştım.
Şarapla eve gelişimi kutladık. Fazla tatlı olsa da Kavun şarabını hala çok severim.
Üçüncüyü Arıyoruz
3. Ev arkadaşımız bir süre sonra ayrıldı.
Biz de Gülsen ile yeni bir ilan açmaya karar verdik. Gelecek kişi yabancı da olabilirdi. Gülsenin de yabancı arkadaşları ve birden fazla dili de olduğu için gelecek kişiyle benim de dil konusunda pratik yapıyor olmam eğlenceli olacaktı. Çekli bir Erasmus değişim öğrencisi Yana’yı bulduk. Hayatımda gördüğüm en sarışın, en güzel ve en saçma kızdı. Kız sarımtırak kusmuk rengi bir peynire adını yazıp buzdolabına koymuştu. Sonradan anladık ki ev arkadaşımız o peynirdi.
Evimiz Global
Bizimkisi global bir evdi. Evde 2 Türk, 2 Fransız 1 Çekli bile bir süre yaşadığımız olmuştu.
Meslek olarak turist rehberliğini seçmemem isabet olmuş olabilir. Gezdirme işini bir yerlerde yanlış anlamış olmalıyım efendim.
Gülsen’in Fransız kız arkadaşlarını İzmir gibi bir yerde Kordon’u, Bostanlısı dururken Tekstilciler Çarşısı’na götürmem bile başlı başına Eyfel Kulesi’nin yanında kruvasan yemiş bir Avrupalıya yaşattığım kayda değer bir deneyimdi.
İleride fıkramız yazılırsa kahramanı Dursunla Temel değil, şimdiden bilin diye söylüyorum bunları.
Tuhaf Günler
Yana, ben ve Gülsen tuhaf günler geçiriyorduk bir gün dedik ki “Yana seni gezdirelim. Bornova Aşık Veysel rekreasyon alanına gidelim.” İçinde buz pateni salonu da var. Birseyler deneriz. Nedense Gülsenle kol bacak kırma sevdamız gelmişti. Paten geçmişimiz ve öyle postür dengesi wow olan insanlar da değildik.
Yana o kadar güzel ki, biz düşüyoruz kimse bizle ilgilenmiyor. Yana bacağını havaya kaldırıyor, kendi etrafında dönüp havalı hareketler yapıyor, düşmeden yere zarifçe iniyor. O nasıl bir paten kaymaktır ya. Biz şok içinde onu izliyoruz. Salonda alkış kıyamet. Meğerse kız bayağı profesyonel artistik buz pateni yapıyormuş. Biz ama sürekli düşüyoruz. Salonda tabiki kimse yüzümüze bakmıyor.
Hoca geldi yanımıza. O kadar sık düşüyoruz ki azarlanacağımızı düşünüyoruz. Sağolsun düştüğümüzde nasıl kalkacağımızı bize gösterdi. “Bir ayak öne arka ayağınız ile topuğunuza basın” Teşekkürler hoca bu bilgiyle sayende birkaç morarma ve rezil olmakla çok şükür o günü atlattık. Yana günleri takriben evden gitmeden önce televizyonu götürme gafletinde bulunmasaydı sanırım ev arkadaşlığımız devam edebilirdi.
Elin Çeklisi yüzünden eve polis çağırdık. Gülsenim kıyamam, Yanayla hem ingilizce kavga edip hem de anlık hemen durum oksitlemesi yaptıktan sonra dönüp polise bir de onu Türkçe tercüme edecek kadar nazik ve adaletli bile davranmıştı. Sebep belliydi ben o kusmuk peyniri gördüğümde Yanayla beraber çöpe atmalıydım.
12 yıl sonra…
Yıllar bizi koparmadı. İzmir'de başlayan Gülsen ile arkadaşlığımızdan sonra ben Kuşadası'na yerleştim. O ise Belçika'ya taşındı.
Bu yıl doğum günümde beni ziyaret etti. Burada bulduğu bir sokak kedisini sahiplenmek için taa Belçika’dan buraya gelmişti. Evde 1 köpek, 1 kedi ve iki eski ev arkadaşı olarak 12 yıl sonra bir kaç gün geçirdik.
Siyah kediye olan batıl inançlarımı onun sayesinde yendim. Kaç kere saç çekiyorduk hiç demedim. Pisiciğin Belçika'ya gidebilmesi için veterinerlik kaydının yanında kurum kaydı da gerekiyormuş.
Gülsen kedinin pasaport işlemleriyle ilgileniyordu. Dedim ki kurumdaki kadın sana gıcıklık yapıyormuş, bugüne kadar ben gitmedim Avrupa'ya kedi nasıl gider deyip seni uğraştırıyormuş; "Diloşum yıkarım orayı, Yunan’dan girerim yine de götürürüm Avrupa’ya o kediyi" Nitekim aldı pasaportu. Ne kadar inatçı ve gözü pek bir hayvan sever olduğunu siz düşünün.
Pisiciğini de alıp gitti güneşim. Canım Gülsen'i buradan öpüyorum. Yine gel şekerim ev arkadaşlığımız tazelensin.
Dostumun dostu benim de dostumdur.
❤️
YanıtlaSil🙏🏼
YanıtlaSilHarika bir dost hikayesi severek okudum 🙏🏻
YanıtlaSilBeğenmenize çok sevindim, teşekkür ederim 🙏🏼
SilSonuna kadar keyifle okudum Dilara, ne güzel yazmışsın 🥹❤️ Gülsen’ in bir sonraki gelişinde birlikte çok daha fazla vakit geçirmemiz dilekleriyle diyorum ve iyi ki seni de tanıdım Gülsen sayesinde, o benim hayatta en çok değer verdiğim dostummm ve onu benim kadar çok seven senin gibi güzel, gerçek bir dostu olduğunu görmek çok mutlu etti beni. Çok öpüyorum 😘 Cansu 😁❤️
YanıtlaSilCansu çok güzel sözler bunlar. Onur duydum. Seni tanımak benim içinde büyük bir şans🌸 O gülen gözlerinden öperim. Beraber yıllarımız, anılarımız olsun. Sevgiler❤️
Sil